Merhabalar;
Çok ama çok mutluyuz. Hep birlikte inançla ve emekle SS Eskişehir Başka Bir Okul Mümkün Eğitim Kooperatifimizi kurduk. Bu öyle güzel bir süreç oldu ki. Her bir anını tek tek anlatmak istiyorum. Hafızamdan silinmesini istemiyorum. Hep taze, çok taze kalsın.
20 Nisan 2015 Pazartesi günkü toplantının ardından, alınan kararlar gereği kooperatif kurulması ile ilgili işlemlerimizi başlattık. Bu noktada Mali Müşavir Sami Orhan bize bütün desteğini verdiği için, hiç yorulmadık. Kooperatife üye olmak isteyen herkes, kuruluş masrafları için, gönüllü olarak ortaya bir miktar para koydu.
27 Nisan 2015 günü; kooperatifin kuruluşu aşamasında, yönetim ve denetim kurulunun belirlenmesinin ve ana sözleşmeye eklenmesinin, ileriki aşamalarda bize 1500 TL civarında bir kazanç sağladığını dernekten öğrendik. Hemen o gün duyuru yapıp akşam için toplantı organize ettik. Toplantıda, yönetim kurulu başkanı Canan, yardımcısı Figen, üye Melek, denetçiler de Aynur ve Uğur olarak seçildi.
28 Nisan 2015 günü gönüllülerimizden Duha ve Figen, noter masraflarının ne kadar tutacağı araştırmasına giriştiler. Masraflar o kadar fazlaydı ki, topladığımız para yetmeyecekti. Birçok görüşme ve araştırmanın ardından Duha’nın babasının tavsiye ettiği bir noterle görüşmeye gittiler. Noter hanım, BBOM u Figen ve Duha’dan dinledikten sonra çok ama çok mutlu olmuş. BBOM’un köy enstitülerine benzeyen yanları onu daha da etkilemiş. Neden mi? Çünkü kendisi “Benim Köy Enstitülü Öğretmenlerim” kitabının yazarı Arkadaşlarımız kendisinden mümkünse indirim rica etmeye gitmişken, kendisi bize destek olmak istediğini ve tüm masrafları kendisinin ödeyeceğini söyleyip, bizden 5 kuruş talep etmemiş ve üstüne de kitabını imzalayıp BBOM’a armağan etmiş. Bu bizim şimdiye kadar aldığımız hem ilk hem de en büyük destekti. Biz 7 kurucu üye, haberi alınca, ayrı ayrı olsak da, o an neredeysek, oralarda halay çektik
29 Nisan 2015 saat 15:30-16:00 arası 7 kişi noterde buluştuk. Noter Hanım bize daha önce eğitime gönül vermiş, köy enstitülü bir öğretmenden bahsetmişti. Kendisi bizimle tanışmak, bizi dinlemek istemiş. Orada hem imzalarımızı attık, hem Ahmet Öğretmeni dinledik. 89 yaşında ve bu 89 yıla o kadar çok şey sığdırmış ki. Ahmet Öğretmen 17 yaşında köy enstitüsünden mezun olmuş ve Eskişehir’e 20 Km uzaklıkta olan köyüne dönmüş. Öğretmenleri ona Jan Jak Russo’nun Emile kitabını mutlaka okumasını öğütlemişler. Ancak o kadar fakirlermiş ki, babası Ahmet Öğretmenin bu istediğini yapamamış. O da çok ağlamış ve üzülmüş. Annesi bu duruma dayanamamış ve koyunlardan elde ettiği 10 kg yapağı varmış. Bunu Ahmet Öğretmene vererek; “ Al oğlum, git bunu Eskişehir’de sat, kitabını al” demiş. Ahmet öğretmen çok mutlu bir şekilde eşeğe binmiş ve Eskişehir’e doğru yola çıkmış. Yapağıyı satmış ve kitabını almış. Geriye o kadar az parası kalmış ki onunla da ancak bir tane simit alabilmiş. Eşeğine binmiş ve köyüne geri dönmek için yola çıkmış. Giderken de kitabını açıp okumaya başlamış Tam köy enstitüsünün önünden geçerken öğretmenleri onu görmüşler ve durdurmuşlar. Onu, eşeğin üstünde kitap okur vaziyette görünce çok mutlu olmuşlar. Kendi ulaşımlarını sağlayan kamyonun arkasına eşeği, ön tarafa da Ahmet öğretmeni bindirip köyüne kadar götürmüşler. Tabi o dönemde 17 yaşında bir gencin eşek üstünde Emile okuması, döneme damgasını vurmuş. Yaşadıklarını öyle şiirsel anlattı ki, hepimiz soluksuz dinledik. Şunları söyledi; “Beni tarım öğretmeni olarak okuluma öğretmen yapmak istediler. O zaman çok düşündüm. Ben ailemin ve fakir halkımın vergileriyle okudum.Kendimi iliklerime kadar borçlu hissediyordum. Sonra köylüyü topladım ve dedim ki “ben sizi geliştirmek, çağdaşlaştırmak, size yardım etmek istiyorum. Eğer benim dediklerimi yapamaya razıysanız, ben köyüm için çalışacağım ve köy enstitüsünün öğretmenlik teklifini reddedeceğim”. Ertesi gün okuluma gidip, köyümde çalışacağımı söyledim ve o günden beri köyümle ilgili sayısız proje geliştirip, uyguladım.”
Biz Ahmet Öğretmeni dinlerken, evraklarımız tamamlanmıştı. Noter Hanım da, Ahmet Öğretmen de bize yardım etmek için elinden ne geliyorsa yapacaklarını söylediler. Bu nasıl özel bir şeydi ki, böylesi güzel insanlarla yolumuz kesişmişti ve aynı yolda yürümeye başlamıştık.
Hepimiz çok duygulandık ve göz yaşlarımıza hakim olamadık. Sevinç göz yaşlarıydı bunlar, mutluluktan. Yarınlardan daha umutluyduk hem de çok… Yolumuz açık olsun…
Bize inanan, bizimle birlikte bu yola baş koyan, bizi destekleyen herkese çok ama çok teşekkürler…